7247 SAYILI KANUNDA DİKKAT ÇEKEN İKİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİ HAKKINDA

29/06/2020

7247 SAYILI KANUN İLE 5941 SAYILI ÇEK KANUNU GEÇİCİ 5. MADDESİ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK

 

26/ 06/2020 tarihinde 31167 sayılı Resmi Gazete yayınlanan 7247 s. Kanun’un 11. Maddesi ile 5941 Sayılı Çek Kanunu geçici 5. maddesinde değişiklik yapılarak süre uzatımına gidilmiştir.

Daha önce yayınlamış olduğumuz “ÇEKTE İBRAZ SÜRELERİ AÇISINDAN 7226 SAYILI KANUN” başlıklı yazımızda da bahsettiğimiz üzere; pandemi sürecinde alınan tedbirler doğrultusunda durdurulan birçok süre ile birlikte çekte ibraz süreleri durmuştu. 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, 7226 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulmuş idi.  

7226 sayılı bu kanunun ilgili kısmı şu şekilde idi:

 “5 inci maddede tanımlanan ve 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulur.

Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.

İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.

Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir.

Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.

Hükmün infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı işlemez.

Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.

Bu madde uyarınca verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir. Mahkemece bu madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir.

Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir.

İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır.

Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.”

 7247 sayılı Kanun’un 11. Maddesi ile  de hükümde üç ay olarak belirtilen süreler bir yıl olarak uzatılmıştır. Daha önceki yazılarımızda da belirtmiş olduğumuz üzere bu durumun ticari hayatı zora sokacağı açık idi. Kanımızca sürenin 1 yıla uzatılması da alacaklının alacağını tahsil etmesinin gecikmesi ve önceki tarihli yazımızda belirttiğimiz olası sorunların uzun vadeli olarak yaşanmasına sebebiyet verecektir.

 

5366 s. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanuna İlişkin Değişiklik

26/ 06/2020 tarihinde 31167 sayılı Resmi Gazete yayınlanan 7247 s. Kanun’un 5. Maddesi ile 5366 s. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun hakkında değişiklik yapılmıştır.

Söz konusu değişiklik yapılan bu kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bunlar gibi yerinden yönetim yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ve koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır. Bu doğrultuda yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama, örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları kapsamaktadır. Buna göre;

                Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesi çerçevesinde kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından mahkemece yapılan tebligat gününden, tebligat yapılamayanlar için ise mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren; otuz gün içerisinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilmektedir.

                Bu doğrultuda idari yargıda iptal davası açıldığı tarkdirde davacı tarafın dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde kamulaşma işleminin kesinleşmesi tarihi itibarıyla taşınmaz mal, mahkemece tespit edilen miktar üzerinden, kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilmektedir.

                İdare aleyhine açılan kamulaştırmanın iptaline ilişkin davalarda uygulamada yürütmeyi durdurma kararı verilmemiş olması ve hatta davanın reddedilmesi halinde dahi temyiz ve karar düzeltme aşamalarının akabinde  red kararının bozulduğu durumlar meydana gelebilmekteydi.  Bu durumda taşınmaz,idare adına tescil edildikten yıllar sonra kamulaştırma işlemleri iptal edilebilmekteydi.

                Böyle durumlarda ise idarenin kamulaştırma amaç ve planına göre imar, ifraz, yapım ve yıkım gibi tasarruf işlemleri yapılmış olduğundan kamulaştırmanın uzun bir süreç sonunda iptal edilmesi halinde taşınmazın hal ve özelliklerinde ciddi değişiklikler olmaktaydı. Bu durumda da idari tasarruflar doğrultusunda işlem yapan bir çok kişi mağduriyet yaşamaktaydı.

                Taşınmazın tescili ile birlikte mahkemece taşınmazın hal ve özelliklerine göre hükmedilen bedel, bedel tespiti için dava açan idarece davacıya ödenmektedir. Mahkemece yapılan tespite göre taşınmaz bedeli ödenen taşınmaz sahibi ile kamulaştırma kararının iptali doğrultusunda idare aleyhine dava açanlar arasında eşitsiz bir durum oluşmaktadır. Doğabilecek  bu tarzdaki hukuki uyuşmazlıkların ve mağduriyetlerin silahların eşitliği ilkesi kapsamında adil yargılanma hakkını temin edecek şekilde ve hakkaniyete uygun olarak çözülebilmesi için yeni bir düzenleme yapılması gerekmekteydi.

                 Bu çerçevede tüm bu mağduriyetleri önlemek amacıyla taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi üzerine idarece ödenmiş olan kamulaştırma bedelinin davacı tarafından mahkeme veznesine yasal faizi işletilerek depo edilmesi şartı getirilmiştir.

                Bu değişiklik çerçevesinde her ne kadar taşınmaz sahibi ve kamulaştırma yapan idare arasında eşitsizlik olduğu öne sürülse de  bu hususun salt idare açısından değerlendirilmesi ve bu doğrultuda değişiklik yapılması idare dışındaki kişiler için eşitsizlik doğuracaktır. Neticede idari tasarruflara göre işlem yapanlar büyük çoğunlukla yine idari kurumlardır. Kamulaştırma bedelinin davacı tarafından depo edilmesi şartı kamulaştırmanın iptali talebinde bulunacak kişiler için adil yargılanma hakkı bağlamında dava açma hakkını engelleyici niteliktedir.